Ortaçağ Kedisinden Trafo Kedisine
Tarih insan ve kedileri bir kez daha yan yana getirdi. Bakan Taner Yıldız seçim günü yaşanan elektrik kesintilerine sebep olarak, trafoya giren kedileri gösterdi. Böylece ülkenin farklı yerlerinde vuku bulan bu kesintiler karşısında kedilerin büyük bir örgüt kurduğu da ortaya çıkmış oldu. Ortaçağ’ın karanlık günlerini yaşayan Avrupa ülkelerinde özellikle İngiltere’de kedi ve cadı avı yapanlar, cadının varlığına inanan ve onların kedi şeklinde dolaştıklarını düşünenlerdi. Bu hastalıklı düşüncenin sonucunda birçok masum kadın ve onların zavallı kedileri, özellikle siyah olanlar direklere bağlanıp canlı canlı yakıldı.
Yüzyıllar öncesinde yaşanan bu olaylardan günümüze, Avrupa’da çok şey değişti. Rönesans’ı, Reform Hareketlerini ve Sanayi Devrimini yaşadıklarında Batı toplumu pek çok şeyle yüzleşmiş, akıl süzgecinden geçirmiş ve arkalarında bırakmıştı. Bilime büyük yatırımlar yaparak geliştiler ve hala da gelişmekteler. Onlar kısa süre evvel dünyanın yörüngesinden canlı yayın yaparken; bizde de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Başbakan Erdoğan’a ve oğluna ait olduğu ileri sürülen kayıtların montaj olduğunu çünkü bunu hissettiğini söyledi. Bilimin olmadığı yerde öne çıkan, hisler olacaktır tabii.
Bunları yazmamın sebebi aslında siyaset falan değil. Ne severim, ne de anlamak isterim. İstesem bile, özellikle bu son dönemde yaşananları, ne duygularımla, ne de beynimdeki nöron ağlarıyla açıklamam olası değil. Söyleyeceğim şu ki; asıl derdim kediler. Ben, neden kedilerin bu tarz haksızlık ve iftiralara maruz kaldığını merak ediyorum.
Şöyle bir kurcalansa dahi, hemen her dönemde ve her toplumda insanoğlunun bu harikulade canlılara bir anlam yüklediği kolayca fark edilir. Binlerce yıl önce evcilleşen ve insan hayatına nüfuz eden bu zeki hayvanlar; çeviklikleri ve estetik bedenleri kadar derin bakışlarıyla da insanları etki altına almakta. Şükür ki cadı olduklarına dair kötü iddialar geride kaldı ve her toplumda kabul görmedi.
Geniş coğrafyada var olan ve insan yaşamına değen kediler, eski Türk topluluklarında da kabul görmüştür. Kediyi kıvrak ve neşeli bir tanrıça olarak gören Mısırlılar kadar olmasa da, Altay Türkleri de bu güzel hayvanı benimsemiştir. Pazarık kurganlarından (mezar) çıkan eşyalar arasında, kedi figürleriyle süslenmiş at koşum takımları ve kedi heykelcikleri vardır. Çünkü o dönemde kediler, aslan ve kaplanın birer küçük sembolü gibi görülmektedir. Orta ve İç Asya Türk halklarına ait masal, efsane ve destanlarda da kedi sıkça karşımıza çıkar. Hakas, Kazan ve Altay Türklerinin inanışlarına göreyse kötü ruhlar yılan ve köpek kılığına girdiği gibi kedi kılığında da dolaşmaktadır. Özbek destanı olan Alpamış Destanında ise kedi ölüm ve kaderin simgesine dönüşür.[1]
Yine de tarih kediye hak ettiği değeri ve önemi veren büyük şahsiyetlerle doludur. En başta kedinin içtiği kaptaki suyla abdest alan Hz. Muhammed gelir. Onun kedilere olan sevgisiyle ilgili çok şey yazılmıştır. En bilineni; eteğine yatan kediyi rahatsız etmemek için elbisesini keserek kalktığına dair anlatılanlardır. Kedi besleyen Konfüçyüs da, onu tasavvufi hikmetlerin simgesi olarak gören Mevlana da dünyanın kıymetlilerinden.
Kedi, Osmanlı şenliklerinde araba çekerken karşımıza çıksa da emir altına girmeyecek, asla boyun eğip eğitilemeyecek kadar karakterli hayvanlardır. Etinden, sütünden, derisinden faydalandıkları koyunları daha iyi tanıyanlar, kedinin bu özelliklerini göz ardı etmiş olmalılar.

Gülderen Bölük

Son Yazıları Gülderen Bölük (Tüm Yazıları)
- Turgay Tuna ve Son Kitabı ‘Mezarlar ve Mumyalar’ Üzerine… - 01 Temmuz 2017
- Fotoğraf Tarihinin ‘Ölümsüz Yöntemi’ Ambrotipler - 04 Mayıs 2017
- Fotoğraf ve Resmin Etkileşimi - 04 Mart 2017