Singer ve Dikişin Tarihi Üzerine
Bugünün aksine hazır giyimin nadir olduğu zamanlarda dikiş nakış bilmenin ayrı bir değeri vardı. Şimdilerde daha ziyade ufak tefek tamiratların yapıldığı terzilik de, ustaların zanaatkârlıklarını ortaya koyduğu önemli bir meslekti. Bu yüzden Osmanlı Döneminden itibaren yayımlanmış dergi ve gazetelerde terzi ilanına sıkça rastlanır. Yine de özel kıyafetler ve iş kıyafetleri dışında, gündelik hayatta kullanılacakları dikebilmek de kadınlardan beklenen bir meziyetti. Neyse ki dikiş makinelerinin hayatımıza girmesi ve zamanla özelliklerinin artmasıyla elbiseler daha kısa sürede dikilebildiği gibi sandıkları dolduran çeyizlerde eskiye oranla daha az bir zamanda işlenebildi.
Dünyanın ilk dikiş makinesi üreticisi unvanı Fransız Barthélémy Thimonnier’ye ait. 1841 yılında Thimonnier’nin 80 adet makinesi, Fransız ordusunun üniformalarını dikmek üzere kullanıldı. Daha sonra Thimonnier’den başka kimseler de bir takım farklılık ve iyileştirmeler yaparak dikiş makinesi yapar. Bunlardan Amerikalı Isaac Merrit Singer ismi öne çıkar. 1851 yılından itibaren dikiş makinesi imal eden Singer, 1862 yılında bir fabrika kurar ve geliştirdiği dikiş makinelerini seri olarak üretmeye başlar. Firma, evlerde kullanılabilen bu pratik dikiş makinelerini taksitle satışa sunarak büyük başarı elde eder.[1]
1886 yılından itibaren Osmanlı topraklarında da satılmaya başlayan ve 1904 yılında resmi olarak açılış yapan Singer marka dikiş makineleri ilk olmamakla birlikte, getirdiği pek çok yenilik ve kolaylıktan ötürü çok tutulur. Firmanın ülkemizin pek çok yerinde açtığı kurslarda dikiş nakış eğitimi alanların sayısı bir hayli kabarıktır.
Pek tabii Singer dikiş makineleri ülkemize girmeden evvel de dikiş nakış yapılıyordu. Aile içinde aktarılan bilgileri bir yana koyarsak, ilki 1864 yılında açılan Kız Sanat Mekteplerinde de dikiş öğretiliyor, burada öğrenciler patronlardan kalıp çıkararak 40 dakika içinde etek, manto dikebiliyordu. 1890 yılına kadar üç tane açılan bu sanat mekteplerinde öğrenciler sabah genel bilgiler alıyor, öğleden sonra ise elişi, piyano, müzik gibi dersler görüyordu.[2]
Dönemin gazetelerinde İnas mekteplerinin (Kız mektepleri) ıslahı hakkında kaleme alınmış yazılar dönemin anlayışı ve toplumun beklentileri ile de ilgili bilgiler verir. Avrupa kız mekteplerinde uygulanan bazı derslerin bizdeki okullarda da programa alınması hakkında bilgi veren bu yazılarda oradaki bazı uygulamaların bize uymadığı konusunun da altı çizilir. İslamiyette ruhban sınıfı olmadığı için, kadın ve erkek hiçbir ferdin evlenmesinde mani bir durum olmadığı belirtildikten sonra “Binaenaleyh darülmuallimâtta talim ve terbiye edilecek kızların yalnız öğretmenlik konusunda bilgi sahibi olmaları değil, mükemmel bir zevce olma yeteneğini de kazanmalarına dikkat etmelidir” diye yazar.[3] Bu okullarda kızlar coğrafya, hendese, kozmografya ve biçki dikiş dersleri aldıkları gibi, yeni ilave edilmiş mutfak ve çamaşırhanelerde gelecekteki annelik rollerine de hazırlanmaktaydılar.
1909 yılında, İttihat ve Terakki’nin himayesinde açılan İnas İttihad-ı Osmani mektebinde de önceki yıllarda olduğu gibi; milli terbiyeye sahip, aklını iyi kullanan kadınlar yetiştirmek amacıyla öğrencilere, derslerin dışında elişi, makine dikişi, jimnastik, biçki, dantela gibi beceriler kazandırılmaktaydı.[4]
Daha sonra bu tip eğitimler Kız Sanat Enstitülerinde ve Olgunlaşma Enstitülerinde devam etmiştir. Bu okullara gidemeyen kadınların büyük çoğunluğu da ister şehirde yaşasın ister kırsalda, dikiş makinesi üreten firmaların açtığı ücretsiz kurslarda eğitim almıştır. Tabii bunca emek verilerek dikilenler de şimdilerde olduğu gibi kolayca atılamıyordu. Bugüne ulaşan, tenekeden üretilmiş eski dikiş kutuları; aynı zamanda sosyalleşme vesilesi olan dikiş kurslarına ait fotoğraf kareleri; terzilerin kullanmış olduğu kâğıt mezüreler, çeşitli reklam kartları ve kitapçıklar eşliğinde emeğe saygı gösterilen o dönemlere yapılan bu küçük bir yolculuğun, daha az tüketimlere vesile olması dileğiyle.
Kaynakça
[1] tez, Zeki. Tekstil ve Giyim Kuşamın Kültürel Tarihi, Doruk, İstanbul, 2009, s.122
[1] Barbarosoğlu, Fatma Karabıyık. Moda ve Zihniyet, İz Yayıncılık, İstanbul, 2009, s. 137
[1] Hanımlara Mahsus Gazete, Kadın Eserleri Kütüphanesi, İstanbul, 2009, s.141
[1] Hanımlara Mahsus Gazete, Kadın Eserleri Kütüphanesi, İstanbul, 2009, s.143

Gülderen Bölük

Son Yazıları Gülderen Bölük (Tüm Yazıları)
- Turgay Tuna ve Son Kitabı ‘Mezarlar ve Mumyalar’ Üzerine… - 01 Temmuz 2017
- Fotoğraf Tarihinin ‘Ölümsüz Yöntemi’ Ambrotipler - 04 Mayıs 2017
- Fotoğraf ve Resmin Etkileşimi - 04 Mart 2017