Tozlukların Kısa Tarihçesi
Fotoğraflar; kaydedildiği zaman dilimini, kadrajın içindekilerle birlikte, belli bir gerçeklikle günümüze kadar ulaştırır. Belli bir gerçeklikten kasıt; kameranın bakış açısının, gerçekliğin tek bir yönünü aktarmasıyla ilgilidir. Fotoğraf çerçevesinin dışında kalanlar ve fotoğrafa yansıyan nesnenin görünmeyen açıları, her fotoğrafın gerçekliğini sorgulatmakta.
Yine de yıllar öncesinden elimize ulaşan stüdyo fotoğrafları hala belge değerini koruyor ve dönemin modası hakkında bize birçok ipucu veriyor. Ayakkabısının üzerini tamamen kaplayan tozluklarıyla poz vermiş insanların ve dönemin nostaljisine kapılmamak mümkün değil. Onlara baktıkça, unutuldu sanılan pek çok ayrıntı anılar eşliğinde bir anda hafızada beliriveriyor. Bugün yazmayı düşündüğüm tozluklar, fotoğraf koleksiyonumu her karıştırdığımda sıkça gözüme çarpan bir giyim eşyası. Son yıllarda özellikle dağcıların ve balerinlerin sıkça kullandığı, halk arasında da moda olan ve konç olarak satılan bir aksesuar. Eski fotoğraflar, tozluklar hakkında bize bir miktar bilgi aktarıyorsa da görünenden daha fazlasına ihtiyaç duyuyoruz. O bilgiyi de Reşat Ekrem Koçu’nun hazırlamış olduğu Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü bize sunuyor.
Tozluklar erkek ve çocuk giyiminde 1900’lerin başından itibaren görülen ancak 1925 ile 30’lu yılların fotoğraflarında sıkça karşımıza çıkan bir aksesuar. Bu dönemde kullanılan tozluklar, Koçu’nun ‘Avrupa Kesimi’ olarak adlandırdığı, ancak incik kemiğinin üzerine kadar çıkan ve dış taraftaki dört beş düğmeyle açılıp kapanan ve ayakkabının üzerini örten Avrupai bir modadır. Modayı takip eden şık beylerin portrelerinde karşımıza çıkan bu tozlukların podüsüet gibi son derece yumuşak deriden üretildikleri de bilgiler arasında.
Ancak Avrupai diye adlandırılan bu kısa tozlukların çok öncesinde de bizde ihtiyaç duyulan ve kullanılan bir aksesuar aslında. Özellikle pantolon giyilmeden önceki dönemlerde efeler, çakşır denen kısa şalvarının altında giyerlerdi. Dize kadar tüm baldırı örterek hem bacakların kirlenmesini önler hem de soğuktan korurdu. Çuha ve kadifeden yapılan bu tozluklar ise çoğu zaman sırma ile işlenirdi. Reşat Ekrem Koçu bu tozlukları ikiye ayırır. Biri ayak bileğinin hemen üstünden dize kadar olan bölümü kapatan tozluklar ki bugün konç diye satılanlarla benzerlik gösterir. Diğeri ise hem topuğu hem de ayağın üstünü kapatacak şekilde, yaprak gibi önde ve arkada iki uzantısı olan tozluklardır. Bu tozluklar giyildiğinde üstten sadece ayak parmakları görülebilir. Yandan bakıldığında ise ince bir şerit gibi ayağın kenarları fark edilir.
Aslında potur denilen erkek pantolonları ile tozluklar arasında bir benzerlik dikkat çekicidir. Poturların ağ kısmı, tıpkı şalvarlar gibi potlu ya da körüklü olarak bol bir şekilde biçilmesine rağmen dizin altındaki kısımlar bileğe kadar baldırı sıkı sıkıya sarar. Bu haliyle tıpkı tozluklar gibidir. Hatta bazı poturların paçalarına, yukarıda bahsi geçen tozluklarda olduğu gibi biri ayağın üstünü kapatan ve diğeri topuğa doğru uzayan iki parça dil ilave edilmiştir. O zamanın yollarını ve şartlarını düşünürsek bu tozluklara ne kadar ihtiyaç olduğunu kolayca anlarız.
Reşat Ekrem Koçu tozluk kullanan dönemin gençlerini kendi tatlı üslubuyla şöyle tarif eder; “Levent endamlı, bıçkın edalı, uçarlı kaçarlı delikanlılara gayetle yaraşır; içlerinde kaşı gözü yerinde olanlara ayrıca bir albeni verirdi. Kalender meşrep şairler o gençlerin şanında yazdıkları manzumelerde kıyafetlerini tarif ederken tozluklardan da bahsetmişlerdir.” diyerek Enderunlu Fazıl Beyin satırlarını aktarır.
Eyledi hatırıma tozluğu, irası gubar (toz)
Vah ki ol sakını seyreylemeden mehcurum
Verdi ziynet ona ol sırmalı tozluk elhak
Oldu çakşırlı güvercin gibi tozluklar ile
3. Selim zamanından 2. Mahmut dönemine kadar askerler, özellikle tersaneliler (deniz subay ve eri) arasında ve ayak takımı arasında da tozluğun çok moda olduğu ve İstanbul’un kibar küçük beylerinin de bu modaya ayak uydurduğu; çıplak ayaklarına giydikleri Galata Yemenisi (bir tür ayakkabı) ya da filarlarının (bir çeşit terlik) üzerine tozluk takıp gezdikleri kayıtlar arasındadır.
Bir başka fotoğraf karesinde kaydedilen ve 1941 yılının not düşüldüğü asker portresinde , üniforma üzerine giyilmiş tozluklar bize, bu giyim eşyasının çıktığı uzun yolculuğun hikâyesini fısıldar.

Gülderen Bölük

Son Yazıları Gülderen Bölük (Tüm Yazıları)
- Turgay Tuna ve Son Kitabı ‘Mezarlar ve Mumyalar’ Üzerine… - 01 Temmuz 2017
- Fotoğraf Tarihinin ‘Ölümsüz Yöntemi’ Ambrotipler - 04 Mayıs 2017
- Fotoğraf ve Resmin Etkileşimi - 04 Mart 2017