Zenginlik Objesi ve Aşkın Simgesi Mendiller
Türklerde mendil çok eskiden beri kullanılmaktadır. Orta Asya Türklerinde ‘Ulatu’ adıyla kullanılan mendiller, Selçuklu ve Osmanlılarda ihtiyaçtan olduğu kadar, bir sembol ve süs eşyası olarak da hayatın içinde yer almıştır. Şimdilerde yerini tüketilip atılan kağıt mendillere bıraksa da, eskiden genelde cepte taşınan, el kurulamaya, ter silmeye yarayan bu işlemeli bezlerin envai çeşidi müzelerde yerini aldı bile. Şehzade ve sultanlara ait olan bu örnekler bize, XVI. yüzyıldan itibaren mendillerin kumaşları ve işleme teknikleriyle ilgili sağlam bilgiler veriyor. Bu yüzyıllarda kullanılan mendillerin kumaşları çoğunluk, el tezgahında dokunmuş ketendir. Mendilin işlemesinde ince veya kalın olarak bükülmüş, ipek ve keten iplikler kullanılmıştır. Genelliklle ‘Hesap İşi’ tekniği denilen ve kumaşın yüzü ile tersinden aynı şekilde görülen işleme tercih edilmiştir. Balıksırtı, sarma, telkırma gibi işleme teknikleri de sıkça görülür.
Topkapı Sarayında yer alan ve XVII. yüzyıla ait mendiller ise kullanışlarına göre; burun ve ter mendili, matem mendili, enfiye mendili ve merasim mendili olarak gruplanmıştır. Merasim mendillerinde diğerlerine göre daha gösterişi işlenmeler göze çarpar. Daha geniş bordürler işlenen bu mendillerde ‘muşabbak’ denilen işleme tekniği de mendilin büyük kısmını kaplayarak, bu gündelik kullanım objesini bir sanat eserine dönüştürmüştür.
1800’lerde Avrupa’da başlayıp bizde de rağbet gören hatıra mendileri ise bu eski kullanım eşyasını başka bir boyuta taşıyor. İpek kumaştan yapılmış bu mendillerin üzerine; girilen savaşlar, yapılan anlaşmalar, 2. Meşrutiyet, Tanzimat Fermanı gibi önemli gün ve olaylarla ilgili görseller basılır ki bu görselleri okumak ve yorumlamak pek çok bilimin konusudur aslında. Türkiye’de 1950’lere kadar üretilen hatıra mendillerinin her biri, koleksiyon meraklıları için oldukça kıymetli olup yüksek rakamlara satın alınmaktadırlar.
Mendillerle ilgili Abdülaziz Bey ise 1900’lerin başında kaleme aldığı kitabında, kibar erkeklerin ve halk tabakasının kullandığı mendillerin detaylarını verir. Kibar beylerin mendilleri, genellikle beyaz veya uygun renkte bir zemin üzerine çiçek işlenmiş olur. Diğer mendiller ise; serkizkâri adıyla ünlenmiş yazma mendiller, çeşitli renklerde çiçek işlenmiş yumuşak ipekten yapılan Hint mendili ve genelde halkın kullandığı kırmızı pazar mendilidir. Beyaz renk olup uçları ipek, kılabdan veya sırma işlemeli yağlıklar, diğer söylemiyle çevreler de halkın kullandığı mendil çeşitleridir.
Dünyada da mendil kullanımı eskiye dayanır. Fransız denizciler Çinlilerin tarlada çalışırken başlarına bağladıkları bez parçalarını yanlarına alarak geri dönerler. Hafif ve yumuşak ketenden yapılmış bu mendiller hızla moda olur ve oradan da İngiltereye yayılır. Çindeki kullanımından farklı olarak adete bir süs eşyası gibi kullanılır ve bizdeki Katibim örneği gibi mendillerin yere düşürüldüğü, daha doğrusu bırakıldığı illüstrasyon ve resimlerde karşımıza çıkar. Altın ve gümüşle işlenmiş olanları ise 1500’lerde o kadar pahalı bir fiyata çıkar ki, vasiyetnamelerde değerli eşyalar olarak anılır.
İngiltere’de, I. Elizabet döneminden itibaren kullanılan dantel mendillere sevgilinin ismi işlemek çok yaygın bir adet haline gelir ve bir köşesinden püskül sallanan bu mendillere bir müddet sonra ‘gerçek sevgi düğümü’ denilir. Centilmen erkekler bu sevgi düğümlerini şapkalarının içinde, kadınlar da göğüslerinin arasında saklayarak onları bir aşk objesine dönüştürürler.
Benzer bir durumu, eski İstanbul yaşantısını anlattığı kitabında Musahipzade Celal de aktarır. Sevgililerin rahat rahat konuşup görüşemediği o dönemde; çevre, mendil, çiçek gibi şeylerle, el ve göz işaretleriyle ve renkler yoluyla adeta bir mektuplaşma kadar detaylı bir duygu aktarımının ve haberleşmenin mümkün olabildiğini söyler. Mesela yırtılmış ve ortası yakılmış sarı bir mendilin manası “Derdinden harap oldum, yandım, sarardım, soldum” anlamına gelmektedir.
Bizde de kullanım amaçlarının ötesine taşan mendiller, batılılaşmanın etkisiyle beldeki kuşaktan çıkarak, göğüsteki küçük cebe yerleşerek şıklığın ve Avrupailiğin sembolleri arasına girmiştir.
Üstteki stüdyo fotoğrafında kameralara poz vermiş beyefendinin, elindeki mendili ve üzerine işlenmiş harfi özellikle sergilediğini farzetmek hiç de zor değil. Acaba mendilde işli olan harf, sevgilinin isminin baş harfi mi?
Kaynakça
Mehmet Önder, Antika ve Eski Eserler Kılavuzu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Abdülaziz Bey, Osmanlı Adet, Merasim ve Tabirleri, Tarih Vakfı Yurt Yayınları
Özcan Sapan, Şeylerin Tarih, Chiviyazıları Yayınevi
Musahipzade Celal, Eski İstanbul Yaşayışı, Devlet Tiyatroları İç Eğitim Dizisi, Cilt 2

Gülderen Bölük

Son Yazıları Gülderen Bölük (Tüm Yazıları)
- Turgay Tuna ve Son Kitabı ‘Mezarlar ve Mumyalar’ Üzerine… - 01 Temmuz 2017
- Fotoğraf Tarihinin ‘Ölümsüz Yöntemi’ Ambrotipler - 04 Mayıs 2017
- Fotoğraf ve Resmin Etkileşimi - 04 Mart 2017
Her zamanki harika ve gerekli bilgiler içeren bir çalışma. Bu anlamda, saygıdeğer Gülderen BÖLÜK’ün yönetiminde tutkunu olduğumuz “KOLEKTOMANİ” sayfasına bir kez daha teşekkürü bir borç biliriz.
Canım Sertaç Abiciğim, sizin gibi bir duayenden bunları duymak onur verici. Bu arada tüm koleksiyoner dostları olduğu gibi beni de yazmaya teşvik eden ilk kişi yine siz oldunuz. Teşekkür ve saygılarımla…